SÖYLEŞİ II – Yargıç Hilmi ŞEKER

“HÜKMÜN ETKİ VE SONUÇLARI BİLİNMİYOR YA DA EKSİK UYGULANIYOR.”
“Bir hüküm, tartışılmamış konularla ilgilenmez. Tıpkı arabuluculukta, müzakere edilmemiş konular açısından dava şartının oluşmayacağı kuralı gibi…”
“Bizim infaz hukukumuz biraz inceltilmiş bir mobbing sürecidir!”

ARABULUCULUKTA VE YARGIDA HÜKÜM başlıklı Söyleşi-II, İstanbul BAM 22. HD Başkanı Yargıç Hilmi Şeker(*)’in sunumuyla, Bakırköy Mimarlar Odası Lokali’nde, 6 Haziran 2018’de, Arabuluculuk Gönüllüleri Derneği(AGD), Aile Arabulucuları Derneği (AAD), Ortak Karar Merkezi (OKM) ve Dostlar Meclisi’nin organizasyonuyla gerçekleştirildi. Söyleşinin moderatörlüğünü Arb. Av. Eğitmen Ayşe Dilek Ergüler üstlendi.


Program, saat 15.00’de, Arb. Av. Şeref Tekelioğlu  tarafından programın ve konukların tanıtılması ile başladı. Ardından, moderatör Ergüler, söyleşi programı hakkında bilgi vererek, ardından yargıç Hilmi Şeker’e sözü bıraktı.


Yargıç Şeker, “Hükmün etki ve sonuçları bilinmiyor ya da eksik uygulanıyor.” saptamasıyla sözlerine başladı. İlam’ın, Hukuk Muhakameleri Kanunu’na göre, yazılı ve sözlü yargılama sonucu oluşan, bağlayıcılığı olan bir hukuki metin olduğunu; bir ilamda, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, sorumluluklarının yazıldığı, tarafların hangi talebinin kabul edilip, hangilerinin reddedildiğinin belirtilmesinin, ayrıca tüm bunların çok açık ve yalın bir dille yazılmasının gerektiğini anlattı.
Şeker, uygulamada, bir ilam yazılırken, bu hususlara genellikle özen gösterilmediğine ve binbir güçlükle hukuk düzeninde var olan, yaratılan hükmün, bazen, bu yüzden icraya konamadığına, infaz edilemediğine dikkat çekti.
Şeker, “Siz bir hüküm yazarken sokak dili kullanamazsınız. Bir hükümde, nerede, ne zaman inşa edildiği, kimin inşa ettiği, yargılamaya kimin katılmış olduğu hususlarının yazılması gerekir. Ayrıca, artık Türk yargısının hükmü inşa edenler konusuna, bir hükme kimlerin iştirak ettiği konusuna biraz geniş bakması gerektiğini düşünüyorum. Hükmün inşa sürecine tüm meşru ilgililerin katılımı sağlanmalıdır.” Dedi.
Yargıç Şeker, HMK 294. M.ye göre yazılan bir kısa kararın, HMK 297. M.ye göre şekillendirilmesi sürecini anlatırken, yargıçlık deneyimlerinden de sözetti.
Hükümde, tarafların ana tezlerinin, anlaştıkları ya da anlaşamadıkları konuların yazılmasının gerektiğine dikkat çeken Şeker, “Bir hüküm, tartışılmamış konularla ilgilenmez. Tıpkı arabuluculukta, müzakere edilmemiş konular açısından dava şartının oluşmayacağı kuralı gibi…” dedi.
Hilmi Şeker, bir ilamda, kimlerin hükmün inşasına katıldığının, kimlerin tanıklık ettiğinin yer alması gerektiği gibi, edimlerinin sırasının dahi büyük önem taşıdığını, hatta pek çok uyuşmazlığın bu nedenle çıktığını anlattı.
Şeker, ‘gerekçenin bağlayıcı olmadığı’ yolundaki görüşlere katılmadığını, bir hükmün gerekçeleriyle bir bütün olduğunu, hatta Türk hukuk sisteminde gerekçenin bağlayıcı hale gelmesi gerektiğini vurguladı. Gerekçe’nin, kararın denetlenmesinde ilk ve en önemli araç olduğuna değinen Şeker, bir ilamın ilk sonucunun da tefhim olduğunu anlattı.
“Kısa kararın tefhiminden sonra, yani söz ağızdan çıktıktan sonra, artık geri alınamaz. Artık, yargıç, hükmüne ilişemez, dokunamaz. Bu, hükme sadakat görevidir ve başta yargıca aittir. Çünkü dokunursa, güven bunalımı başlar. Hükmü artık tekrar yargılayamazsınız, yerindeliğini tartışamazsınız. Üçüncüsü, asla hükmü yorumlayamazsınız. Hükümle oynamak yasak, imzaladıktan sonra artık onu yırtamazsınız tahrif edemezsiniz.” Diyen Şeker, dokunulmazlık ilkesinin istisnaları olan da tashih ve tavzih kurumlarından sözetti. Şeker’in, hükmün yeniden yazılması, revize edilmesi anlamına gelen tavzih’in duruşma salonunda, yargılamanın taraflarının katılımıyla birlikte yapılması gerektiği görüşü, izleyiciler tarafından ilgiyle karşılandı.
Söyleşinin ikinci bölümünde, yargıç Hilmi Şeker, ilamın ikinci etkisinin infaz edilmesi olduğunu vurgulayarak sözlerine devam etti. İnfaz aşamasında, hükmün bağlayıcılığının, hükme sadakatin önemine dikkat çeken Şeker, icra dairesi, tapu dairesi, nüfus dairesi gibi tüm infaz otoritelerinin hükme sadık kalmakla yükümlü olduklarını, her yurttaşın da eksiksiz, tam bir uygulama talep etme hakkı bulunduğunu anlattı. ‘Bir karar verildiği anda, icra edilebilir hale gelmiştir. Hem borçlunun hem alacaklının, kamu otoritesiyle işbirliği yapması gerekir.” diyen bir AHİM kararı’na değinen Şeker, “Ben infazı güçleştiren taraflara karşı, özellikle bu karara dayanıyorum. Bizim infaz hukukumuz biraz inceltilmiş bir mobbing sürecidir! İnfaz etkili ve verimli bir uygulama olmalı; makul sürede tamamlanmalıdır. 1 yılda bir hükmü elde ediyorsunuz, ama 5 yılda infaz edemiyorsunuz.“ dedi.
Bir ilamın 3. Etkisinin de tehiri icra etkisi olduğunu anlatan Şeker, kesinleşmeden infaz edilebilecek olan ve olmayan karar ayrımına değinirken de, bir hükmün net ve anlaşılır, tereddüte yer bırakmayacak şekilde yazılmış olmasının önemine dikkat çekti.
Tehiri icra etkisini anlatırken, Şeker, yargıcın kısa kararla gerekçelerini söylüyorsa, kanun yolunun da tefhimle başlayacağını; uygulamada avukatların süretutum dilekçesi gibi bir yöntemle aslında bir yasal boşluğun doldurduğunu; süretutum dilekçesinde sebep ve gerekçeler ile ne talep edildiği hususları var ise, bunun bir temyiz dilekçesi olarak yorumlanması gerektiğini söyledi. Şeker, “Süretutum dilekçeniz, prematüre bir temyiz/ istinaf dilekçenizdir. Çünkü, yargıç, görevini zamanında yerine getirmemiştir. Ama, dilekçenizde sebep ve gerekçe yoksa istinaf görülemez.” Dedi.
Hilmi Şeker, Türk Hukuk Sisteminde giderek ilamların sayısının artacağını, Adli Politikanın arabuluculuk, uzlaştırma gibi alternatif yollarla bunu talep ettiğini, hatta Avukatlık Kanunu’nun 35/a maddesinde olduğu gibi her iki tarafın da avukatı var ise, sistemin, güven ilkesini çok geniş yorumladığına dikkat çekti. Söyleşi, izleyicilerin de soru ve katılımları ile devam etti ve başka başlıklarla, yargıç Hilmi Şeker’in seminerlerinin devam ettirilmesi dilekleri  dile getirildi.

Dostlar Meclisi adına katılımcılara teşekkür eden Av. Ar.  İhsan Berkhan bir de sürpriz yaparak adalet temalı şiirler okudu.  Etkinlik,  plaket ve çiçek takdiminin ardından toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi. Bu arada bazı katılımcılar yargıç Hilmi Şeker ‘ e kitaplarını imzalatma şansı buldular.


Av. Av. V. Tülay YÜKSEL/ ORTAK KARAR MERKEZİ

(*) Hilmi Şeker, İstanbul BAM 22 HD Başkanı, yargıç, ‘Esbab-ı Mucibe’den retoriğe Hukukta Gerekçe’, ‘İlkeler Işığında Ön İnceleme

Not: Eylül 2018 ayı içerisinde Yargıcımızla İSTİNAF KANUN YOLU – İSTİNAF DİLEKÇESİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR başlık / konulu bir SÖYLEŞİ daha gerçekleştirilecektir  ­

 

Bir cevap yazın

*